27 Ocak 2009 Salı

ÖZÜR DİLERİZ

 



 




 

Haklıyken haksız duruma düşüyor, Gururlanacağımıza eziliyor, haykıracağımıza susuyoruz!
içime sindiremiyorum...
 

21 Ocak 2009 Çarşamba

Korsan film indirene hapis

Korsan film indirene hapis
Kültür ve Turizm Bakanlığı internet üzerinden indirilen korsan filmlere karşı savaş açtı.Eğer internetten korsan film indirirseniz hapise kadar varan cezalar alabilirsiniz.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, sanal korsanlığın önüne geçecek önemli bir çalışmaya başladı. Vatan Gazetesi'nden Levent İçgen'in haberine göre, Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Doç. Dr. Abdurrahman Çelik, yasal eksikliklerin tamamlanmasının ardından sektör için devrim niteliği taşıyacak projeyi anlattı: "Alacağımız önlemle internet ortamındaki korsan indirimin yüzde 70 oranında önüne geçmeyi hedefliyoruz. Bu konuda ABD ve Avrupa'da uygulanan yöntemler var. Doğrudan internet ortamında MP3 ve video formatındaki dosyaların paylaşımı kontrol ediliyor.

Sistem yasal olmayan indirimleri otomatik olarak seçiyor. İlkinde doğrudan kanunla ilgili madde yazılarak, 'yasal bir indirim yapmadınız' uyarısı yapılıyor. Korsan indirim devam ederse yasal işlem başlatılıyor. Yasada bir ceza maddesi olmadığı için bu işlemi yapanlara nasıl bir ceza verileceği henüz net değil. Ancak yapılacak yasal düzenlemeyle para cezası, işin yoğunluğuna göre de hapis cezası verilmesi hedefleniyor. Adalet Bakanlığı ve Telekominikasyon Üst Kurulu'yla yapılacak görüşmelerin ardından bu netlik kazanacak. Yasal düzenlemenin sağlanmasının ardından proje hayata geçecek."

SİSTEM NASIL İŞLİYOR?

BAKANLIĞIN teknik altyapısını oturttuğu, hukuki altyapısı için de düğmeye bastığı sistem şöyle işleyecek: Kullanıcıların bilgisayarlarından hangi şarkı, film veya elektronik kitabı indirdikleri dakika dakika tespit edilecek. Sisteme korsan olarak düşecek olan kullanıcıların IP numaraları belirlenecek. Sonra hangi kullanıcının hangi eseri indirdiği görülecek. Ardından indirimi yapan ve IP numarası tespit edilen kullanıcıya bakanlık tarafından yasal uyarı gönderilerek korsan indirim yapılmaması yönünde uyarılacak. Aynı IP'den korsan indirimin sürmesi halinde ise para cezası, indirim yoğunluğuna göre de hapis cezası uygulanacak.

yalnız kaldım

yalnız kaldım

beklemek ne zormuş meğer
bir yolcu misali yolunu beklediğimde anladım.
ben, adını sayıklarken,
sen, kuytu köşelerde saklanan adamdın.
haberin yoktu ama yalnız kaldım..

sesini duymadan geçen zaman ne boşmuş meğer
telefonum sensizlikte öksüz kalınca anladım.
ben, gülüşündeki ahengi özlerken,
sen, ıssız dünyanda dolaşandın.
hissetmedin ama yalnız kaldım..

tattırdığın mutluluk ne lezzetliymiş meğer
yüreğimdeki sıcaklık üşüdüğünde anladım.
ben, her bakışında aynı samimiyeti ararken,
sen, kendi içtenliğini sorgulayandın.
farkına varmadın ama yalnız kaldım..

birbaşına kalmak ne çekilmez halmiş meğer
varlığının yerini yokluğun alınca anladım.
ben, aradığımı buldum sanırken,
sen, benbenciliğinde kaybolandın.
evet, senden önce de yalnızdım
ama şimdi unuttun ya beni iyice yalnız kaldım..

nurdan özcan / 20.01.2009

http://img132.imageshack.us/img132/6603/mailgooglecom5205558jr1.jpg

10 Ocak 2009 Cumartesi

Yılın en gıcık hazır cevapları

Mansiyon
Hava Yollarında yemek servisi zamanı. Hostes en öndeki adama kibarca gülümseyerek sordu:

- Yemek ister misiniz efendim?

Kendini lokantada zanneden yolcu servis masasına baktı:

- Seçeneklerim neler?

Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu:

- Evet veya hayır.

***

3 üncü

Bir alışveriş merkezindeyiz. Yaşlı bir hanım tavuk reyonunda bir türlü istediği kadar büyük bir tavuk bulamayınca, onu izleyen reyon görevlisine söylendi:

- Bu tavukların daha büyük olmaları mümkün değil mi?

Görevli tonton teyzeye takılmadan edemedi:

- Mümkün değil teyze, onlar ölü.

***

2 nci

Kamyon sürücüsü "dikkat, alçak köprü" ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla üst köprüye bindirdi ve orada sıkıştı kaldı. Arkasında kilometrelerce araç kuyruğu oluştuktan sonra trafik/kurtarma ekibi nihayet geldi. Kurtarıcı işine başlarken polis de gözleri sıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak söze girmiş olmak için sordu:

- Köprüye sıkıştınız, he?

Sürücü canı burnunda homurdandı:

- Yo, köprü taşıyordum, mazotum bitti.

***

1 inci

Trafik kuralı ihlali yapan kimsenin çıkmadığı uzun bir nöbetin sonunda polis nihayet aşırı hız yapan bir aracı durdurdu. Sürücü camı açtı.. Ruhsat ve ehliyetini uzattı. Polis ceza makbuzunu cebinden çıkarırken keyifle gülümsedi.

- Sizi bütün gün bekledim.

Sürücü nasıl olsa cezamı öyle ya da böyle çekeceğim rahatlığıyla, iç çekerek cevap verdi.

- Anlıyorum memur bey. Elimden geldiği kadar hızlı gelmeye çalıştım ben de.

Polis, dakikalar süren gülmesi kesilmeyince adama eliyle git, git işareti yaptı ve adam cezadan kurtuldu.

9 Ocak 2009 Cuma

Kadınları sabote eden 12 cümle

 

Kişinin kendi kendine yaptığı olumsuz iç konuşmalar nedeniyle özgüveninin düşmesi ve kendini gerçekleştirmesinin engellenmesi olarak tanımlanan "Self Sabotaj", daha çok çocukluk döneminde öğrenilen hatalı düşüncelerden kaynaklanıyor.

 International Hospital'dan Psikolog Dr. Ferahim Yeşilyurt, klinik psikolojide/ psikiyatride bir hastalık olarak tanımlanmasa da, olumsuz iç konuşmaların bazı psikolojik sorunlara neden olarak rahatsızlığın şiddetini artırabildiğini söylüyor. 

Psikolog Dr. Ferahim Yeşilyurt, kadınların en çok kurdukları 12 cümle ile kendi kendilerini sabote ettiklerini belirtiyor:

-Diğerlerinden farklıyım, onlar daha akıllı.
-Ben zaten her zaman geriden giderim.
-Keşke daha güzel olsaydım (güzel değilim).
-En iyisi olmalıyım.
-Keşke daha zeki bir kadın olsaydım.
-Herkes benden daha çok çalışıyor.
-Ben beceriksizin tekiyim.
-Hafızam pek iyi değildir.
-İsimleri aklımda tutamam.
-Benden bir şey olmaz.
-Çok sinirliyim, dengesizim, dağınığım.
-Korkağın tekiyim.

İÇ SESİMİZİN TONUNU ANNEMİZİN TAVRI BELİRLİYOR
Çocuklar konuşmaya ilk başladıklarında yapacaklarını tek tek ifade ederler. 'Kamyonu alıyoruz, oyuncağı üzerine koyuyoruz' gibi. Bir süre sonra bu konuşmalar yok olur. Yaşamımızdaki ilk konuşmalar anne ve yakın çevrenin etkisiyle oluşuyor. Dr. Ferahim Yeşilyurt'a göre, eğer endişeleri nedeniyle korumacı bir anne yanında büyüyorsanız, çevresel konuşmalar bu doğrultuda oluşuyor. Karamsar bir anneniz varsa siz de olaylarla ilgili karamsar konuşmalar yapmaya başlarsınız. Bir süre sonra ise bu iç konuşmalarınızı başkaları duyamaz. Ama kendi içinizde devam eder gider.

Çocukken anneniz izin vermemesine rağmen bardaktan su içmeyi istediniz. Suyu içerken bardak elinizden kaydı ve yere düştü. Yerlere su ve cam parçaları dağıldı. Eğer anneniz "Aptal çocuk seni. Sana söyledim değil mi içemezsin diye, ortalığı berbat ettin" biçiminde konuşursa siz de bu konuşma tarzından etkilenirsiniz.

Anneniz olaya daha sakin de yaklaşabilir. "Şimdi içemiyorsun ama biraz büyüdüğünde tek başına bardaktan su içebilirsin" biçiminde konuşursa daha umutlu bir konuşmayı öğrenmiş olursunuz.

40 KERE SÖYLEYİNCE OLUYOR!
İç konuşmaların öğrenilmesi zamanla olur. Birkaç kerelik yapılan konuşmalardan çok, zaman içinde sürekli tekrarlanan konuşmalar daha fazla yerleşir. Çünkü öğrenmede tekrarın yeri büyüktür. Burada da yapılan tekrarlayıcı konuşmalar olumsuz düşüncelerin yerleşmesine neden olur. Kendi kendini sabote eden kişiler kendileriyle olumsuz iç konuşmalar yapmaktadır. Yapılan bu konuşmalar ise yaşadıkları kaygı ve üzüntüleri artırmaya yarıyor.

Psikolog Yeşilyurt, kendi içimizde gerçekleşen bu olumsuz iç konuşmaları değiştirmenin mümkün olduğunu, dünyadaki pek çok uzmanın bu görüşü paylaştığını söylüyor. Çocukluktan itibaren kendi kendimize yaptığımız olumsuz iç konuşmalar zaman içinde otomatikleşir. Ve kolaylıkla olumlu biçime dönüştürülemez. Bu nedenle arkadaşlar ve aileler tarafından "Yanlış düşünüyorsun, öyle düşünme, abartma" gibi o anki olumsuz iç konuşmalarınızı değiştirmeye yönelik çabalar işe yaramaz. Hatta bazen sizi daha fazla kızdırabilir. Bu nedenle eğer kendi başınıza bu sorunların üstesinden gelmekte zorlandığınızda bir uzmandan yardım almanız faydalı olacaktır.

Kendi kendinizi sabote etmekten kurtulmak için şu soruların yanıtlarını arayabilirsiniz:
-Bu düşünce için ne gibi kanıtlarım var?
-Bu durum için başka bir bakış açısı olabilir mi?
-Bu düşünce için ne gibi kanıtlarım var?
-Kendinize gerçekçi olmayan standartlar mı belirliyorsunuz?
-Sorunlarla baş edebilme yeteneğinizi mi küçümsüyorsunuz?

27 Aralık 2008 Cumartesi

Çalışana ‘mobbing’ güvencesi geliyor

İşverene 'işyerinde psikolojik tacizi engelleme yükümlülüğü' getiren Borçlar Kanunu Tasarısı böyle yasalaşırsa Türkiye 'mobbing' kavramıyla tanışacak ve bu konuda hem dava açmak kolaylaşacak hem açılan tazminat davalarından kolay sonuç alınacak

TBMM Adalet Komisyonu'nun, Borçlar Kanunu Tasarısı'nda, işverene psikolojik tacizi (mobbing) engelleme yükümlülüğü getirmesi, bu konuda açılan davalarda yargının işini kolaylaştıracak. İşten ayrılmaya zorlanan ve güç koşullarda çalışanlar, işyerinden sadece bu nedenle tazminat alabilecek. Borçlar Kanunu Tasarısı'nın bu haliyle yasalaşması durumunda, mobbing kavramı ilk kez Türk hukukuna girmiş olacak.
Mobbing nedeniyle ABD ve AB'de açılan davaların kamuoyuna yansımasının ardından, çok sayıda çalışan yargıya başvurdu. Ancak mevzuatta kavramın yer almaması, yargıyı karar almakta zorladı.
Buna rağmen Ankara'da bir süre önce bu alanda ilk kez işveren aleyhine karar çıktı. Bir meslek odasında eski yönetimin işe aldığı sekreter, yeni yönetim tarafından mobbing uygulandığını belirterek iş mahkemesine başvurdu.

İlk tazminat kararı

Sekreter, işe bir dakika geç kaldığında bile azar işittiğini, telefonla konuştuğu için azarlandığını, eski yönetime haber sızdırmakla suçlandığını belirterek, tazminat talebinde bulundu ve yeni yönetimin tazminat ödemeden işine son vermeyi amaçladığını savundu.
Ankara İş Mahkemesi, odayı bin YTL tazminata mahkum etti. Kararda, amirlerinin sekretere, uzaktan yüksek sesle bağırarak iş yapmasını söyledikleri, "Sen bu işi beceremiyorsun" gibi sözlü saldırıda bulundukları, kalabalıkta küçük düşürdükleri belirtildi.  İşverenin davranışları için "İşçiyi yıldırmaya, psikolojik baskıyla işten ayrılmasını sağlamaya yönelik hareketler" denilen kararı Yargıtay da onadı.
Bu davanın aksine, mobbing kavramının mevzuatta yer almaması nedeniyle mahkemeler benzer davaları reddedebiliyor.
Son olarak yine Ankara'da hamile kalan satış görevlisini işten ayrılmaya zorlamak için, önce 4 ayrı mağazada görevlendiren, sonra da başka bir ildeki mağazaya atayan firma aleyhine açılan dava reddedildi. 

Dava kolaylaştıracak

İş hukuku uzmanı Avukat Oya Aydın, mobbing kavramının mevzuata ilk kez girecek olmasını şöyle değerlendirdi:
"Mobbing, Türkiye'de daha çok işverenin, işçinin kendiliğinden işten ayrılmasını sağlamak için başvurduğu yöntemler olarak görülüyor. Ancak saygı kurallarını aşan yaklaşımlar, kişisel kötü muamele de bu kavram içinde değerlendirilmeli. Mevzuata bu kavramın girmesi çok olumlu. Bu kavrama dayanarak talepte bulunmamızı kolaylaştıracak.
Hamile kadınlara, sendikal örgütlenme yapabilecek çalışanlara ve özellikle eşcinsellere psikolojik baskı sıkça uygulanıyor."
Mobbing kavramının tasarıya girmesini sağlayan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı AKP'li Ahmet İyimaya da şunları söyledi:
"Kavram, Türkiye'de doğrudan bir hukuka aykırılık kriteri olarak ilk kez düzenleniyor. Bunun İş Kanunu'nda düzenlenmesi lazım ama Borçlar Kanunu'nda yer alması da çalışan için güvence olacak. Artık onur değerlerine aykırılık da tazminat nedeni sayılacak. Delil serbestisi ilkesine göre, herhangi bir tazminat nedeni nasıl saptanıyorsa, burada da aynı kanıtlar sunulabilecek."

'Onur değerleri'

İyimaya'nın önergesine göre, işveren, işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermekle, işyerinde dürüstlük kurallarına uygun bir ortamı sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların da daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlü olacak. Psikolojik taciz, kişilik değerlerine aykırı davranış sayılacak.

Mobbing nedir?
Latince bir kavram olan "mobbing", psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamına gelir. Özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli sistematik baskı uygulamasıdır.
Son dönemde sosyoloji ve hukuk başta olmak üzere çeşitli alanlarda disiplinlerararası çalışılan bir konu haline gelmiştir.

'Mobbing'in belirtileri
"İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing)" kitabının yazarı Pınar Tınaz, mobbing'in belirtilerini şöyle anlatıyor:

DAVRANIŞSAL BELİRTİLER

Kendisine yetenek ve becerilerinin çok altında veya uzmanlık alanına girmeyen işler verilir.
İşle ilgili tüm önerileri reddedilir.
Geliş gidiş saatleri, telefon konuşmaları, çay kahve molaları ayrıntılı olarak kontrol edilir.
Sürekli eleştirilir veya küçümsenir.
Kişi, işle ilgili önemli gelişme ve haberlerin dışında bırakılır.
Kişinin arkasından çeşitli söylentiler çıkartılır.

FİZYOLOJİK BELİRTİLER

Sıkıntı, panik atak, depresyon, yarım baş ağrısı, baş dönmesi. Hafıza kaybı, dikkati toplayamama ve uykusuzluk.
Kaşıntı, kızarma, pullanma, döküntü. Göz kararması, görmede bulanıklık.
Boyun kasları ve sırtta ağrı.
Hızlı ve düzensiz çarpıntı, kalp krizi. Nefessiz kalma, nefes alamama.
Yanma, ekşime, hazım zorluğu gibi mide rahatsızlıkları.
Organizmanın savunma yapılarında zayıflama, hastalıklara çok çabuk yakalanabilme.
Titreme, terleme, bacaklarda halsizlik, kas ağrıları.

Dünya suç sayıyor
İsveç'te mobbing, 1994'ten beri İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı yasası kapsamında suç sayılıyor.
Finlandiya'da 2000' den beri psikolojik şiddet suçu sayılıyor.
Almanya'da mobbing'in engellenememesi, işçilere yürürlükte olan toplu sözleşmeyi iptal hakkı veriyor. 
Fransa'da bir yıl hapis ve 15 bin euro para cezası var.
ABD'de psikolojik taciz birçok eyalet yasasında fiziksel tacizle birlikte "işyerinde şiddet" kapsamında değerlendirilirken pratikte ancak cinsiyet, ırk ve din ayrımcılığı gibi konularla ilişkili olduğu durumlarda mobbing'in cezalandırıldığı belirtiliyor.
Japonya'da mobbing mağdurları için sendika tarafından kurulan danışma hattı, sadece 1996'da haziran ve ekim ayları arasında 1700 işçiye hizmet verdi.

2 Aralık 2008 Salı

İntihar mı cinayet mi ?


Amerikan Adlî Tıp Derneği'nin ödül yemeğinde başkan
Don Harper Mills, San Diego'daki dinleyicilerini,
aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adlî
komplikasyonlarla şaşkına çevirdi. İşte hikâye:

23 Mart 1994'te Ronald Opus'un cesedini inceleyen adli
tabip, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna
vardı.

Müteveffa, 10 katlı bir binanın tepesinden intihar
niyetiyle aşağı atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride
bıraktığını bir notta açıklıyordu.)

9. katın önünden geçerken pencereden gelen bir
kurşunla hayatı sona ermişti.

8. kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için
konulmuş bir ağ bulunduğunu, ne silahı çeken ne de
müteveffa biliyordu. Kurşun olmasaydı Opus'un intihar
girişimi zaten başarılı olamayacaktı.

Normal olarak, diye devam etti Dr. Mills, intihar
etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi
olmasa da, bunu eninde sonunda başarır... Opus'un 9
kat aşağıdaki kesin ölüm yolunda vurulmuş olması,
muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete
çevirmeyecekti. Fakat onun intihar girişiminin
başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası
olduğu düşüncesine itti.

Silahın patladığı 9. kattaki odada yaşlı bir adam ve
karısı yaşıyordu.
Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit
ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki tetiği çekti, mermi
kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a
isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs
eder fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını
öldürmekten suçludur.

Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, hem adam hem
de kadın silahın dolu olmadığı konusunda kesinlikle
emin olduklarını söylediler. Çünkü yaşlı adam uzunca
bir süreden beri, boş silahla karısını korkutmayı
alışkanlık haline getirmişti.

Öldürme kastı yoktu. Böylece Opus'un öldürülmesi bir
kaza oluyordu, yani silah kazara doldurulmuştu.

Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık
6 hafta önce yaşlı çiftin oğlunu, silahı doldururken
gören bir tanık ortaya çıktı.

Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın, oğlundan mali
desteğini çekmişti ve babasının onu silahla korkutma
temayülünü bilen oğul, onun annesini vuracağını umarak
silahı doldurmuştu. Artık olay, oğlun Ronald Opus
cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.

Tam bu sırada yeni bir 'viraj' çıktı. Araştırmalara
devam edilince, annesinin ölümünü bir türlü
sağlayamayışı sebebiyle oğlun umutsuzluğunun arttığı
anlaşıldı.

Bu onu 23 Martta, 10 katlı binanın tepesinden
atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak ölümü
planladığı gibi olmamıştı; 9. katın önünden geçerken
pencereden gelen kurşunun kafasına isabet etmesi
nedeniyle Ronald Opus'un hayatı sona ermişti. Dosya
intihar olarak kapatıldı.