30 Ağustos 2008 Cumartesi
27 Ağustos 2008 Çarşamba
16 Ağustos 2008 Cumartesi
Gece Yolcuları - Değer mi hiç
Benim adım ramse
Buda yeni bi bakış gibi
Aşk tecrübelerinin midesi bulanır..
Sence değer ama gerisini boş ver..
Belki olmazsa yerinde durmaz
Kimisi beş senedir kimisi on senedir...
Kimine bir gecede kimisi çok bekledi...
Bekleyebilir kimisi aşkı uğruna
Bir daha bekler beni affet der..
Hangimiz aşk kodu hangimiz asabi..
Canımıda veririm ruhumuda pek tabi...
Nerdesin hakiki sevgili uğruna veririm herşeyi...
Yok gibi bakıp yaşamadan ölsün...
Herkesin adı paklar çürüsün..
Ben ayrılığım o kadar kasma...
Söyle buna değer mi acaba..
12 Ağustos 2008 Salı
Bir Dervişden Nasihatler
Halinizden şikayet etmeyin..
Büyüğünüze emretmeyin..
Boş şeylerde israr etmeyin..
Cahillerle sohbet etmeyin.
Nefesinizi boşa tüketmeyin..
İnsanları bekletmeyin..
Etrafınızı kirletmeyin.
Hayatınızı mahvetmeyin..
Kimseye minnet etmeyin.
İnsanları yüzüne karşı methetmeyin..
Kimseye küfretmeyin..
Kötülüge meyil etmeyin..
Malınızı boşa sarf etmeyin..
Sırrınızı açık etmeyin..
Her şeyi merak etmeyin..
Suçunuzu inkar etmeyin..
Şerefinizi kaybetmeyin..
Vatanınızı terk etmeyin..
İyiliğe niyet edin..
Büyüklere hürmet edin..
Sıkıntıya sabredin.
Aza kanaat edin..
Sözünüzde sebat edin..
Bildiğinizle amel edin..
Hatanızı Kabul edin..
Yaramaz ise def edin..
Varken tasarruf edin..
Alimlerle sohbet edin..
Nefsinizle inat edin..
Sofranıza davet edin..
Zararlıysa men edin..
Seviyorsanız ifade edin..
Kalpleri fethedin..
Misafire ikram edin..
Muhtaca yardım edin..
Bilseniz de istişare edin..
Tehlikeye dikkat edin..
Hakkı teslim edin..
Unutacaksanız kaydedin..
Esirgemeyin lütfedin..
Gariplere merhamet edin..
Kazanmaya gayret edin..
Çalışanı takdir edin..
Başarıyı tebrik edin..
Mazereti Kabul edin..
Her an tevekkül edin..
Hastaları ziyaret edin..
Çocuğunuzu terbiye edin.
Herkese tebessüm edin..
Güvenseniz de kontrol edin..
İnanmayana ispat edin..
Fakirleri gözetin..
Hayır için sarf edin..
11 Ağustos 2008 Pazartesi
9 Ağustos 2008 Cumartesi
7 Ağustos 2008 Perşembe
KAMYONCUYUZ DEDİLER LAFI DÖŞEDİLER..
A
Allah korusun
Akıllı ol evlat!
Alem bana ben sana hasta
Algıda seçiciysem günahım ne?
Alırsın ford, olursun lord.
Alırsın ford, olursun mort.
Anılar da anlamsız
Ankete gerek yok eskiler daha iyi.
Askerin emaneti.
Aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza.
Aşk çekenin, yol gidenin.
Aşkın bir sabun ise, köpürt beni pakize
Adrese gerek yok eskiler bizi tanır
Aramasın artık gözler, o şimdi asker..
B
Baba parası değil, 4 yıl lisans, 2 yıl master ve doktora teri
Baba yorgun sen geç.
Baba yorgun !!!
Baba yorgun, dalaşma.
Babalar ağır gider...
Babam sağ olsun.
Baktım araba kıyak, karı da kıyak, dedim ne ayak
Beatnik isen vur saza, Nihilist isen bas gaza"
Ben bi düşüneyim.
Ben bir kadini sevdim mi gözüm gibi bakar, ilah gibi taparım; ama ki bir yanlışını görmeyeyim bir bidon benzin döker çatır çatır yakarım.
Ben ihsan değil hilmiyim,
Ben yaşarken sen cildiracaksin
Beni bir tek sen anladın,sen de yanlış anladın orijinal hemşerim..
Beni sevme sevdiğimi bil yeter.
Benim için ağlama, gözlerinden olursun.
Bi daha sevmek için heves mi bıraktın!"
Bi kızların nazına, bi de ara gazına hastayım.
Bir kavanoz reçel bunlarda geçer
Bir sana, bir de sabah uykusuna hastayım.
Bizi kimse çekemedi halatlar koptu.
Bohemia ovası, entel yuvası
Bu acilar bizi yildirir mi sandin?
Bu dünyada herşey paraysa üstü kalsın.
Burma burma bıyıklarım, Tarkan seni ayıklarım.
Burnumdaki Piercing kadar yakınsın bana boğaziçili..
Büyüyünce TIR olucam.
Bir sen degil alem hasta
C
Ceylan gözlüm
Ceketi atarım asfalta yatarım
Ç
Çilemse çekerim, kaderimse gülerim.
Çılgınımsın!
D
Doğma bebek şoför olursun
Duanla mı yaşadım ki, bedduan ile öleceğim?
Dünyalar kadar sevmek buysa bırak kalsın
Dünyayla nişanlı, ölümle sözlüyüm
Düzde geçme beni, yokuşta mahçup ederim seni.
Dünya dikenli bir hayat sevende mi kabahat.
E
Eğer bu yazıyı okuyabiliyorsan, çok yaklaşmışsın demektir.
Eğer kalbinde yer yoksa güzelim, farketmez ben ayaktada giderim.
Ela gözlümün nazına, hastayım fordun aragazına.
Entelim ama para bende
Esrarlı gözler
Esmerin nazına, ford'un aragazına...
F
Freud da sollardı.
G
Gidişime yollar, duruşuma kızlar hasta!
Gönlünde yer yoksa bana güzelim; fark etmez ben ayakta da giderim.
Gözlerin güzel ama, bakmasını bilmiyorsun.
H
Hak edeni hayatıma hak etmeyenin hayatına sokarım.
Hatalıyım , sıkıyosa ara
Hatalıysam, aramızda kalsın.
Hatalıysam lütfen IP:212.78.34.212
Hatalıysam lütfen kamyoncu@masumdur.com
Hatalıysam plakamı yaz 2222 ye gönder
Hatalıysam yüz yüze görüşelim
Hataylıysan lütfen ara
Herkes sevdiği kızı alsın
Hostes aranıyor
İ
İstanbul Ankara 4 saat, sana sevgim 24 saat
İstedim vermediler, sen şoförsün dediler...
K
Kamyoncu dediler kiz vermediler.
Karayollarında değil, senin kollarında öleyim.
Kısmetse dönerim
Kız dediğin taktın mı kola yakışmalı, çaktın mı duvara yapışmalı!
Kızın gülüşüne, kışın güneşine aldanma
Kolla beni şerit değiştiriyorum
Korkuyorsun, garanticisin!
Kurbanda koç, asfaltta dodge
Kuzu kurdun yollar ford'un!!
Kuleyle kavgalı çilekeş pilot!
M
Maşallah de * !!!
Mazda huzur namazda
Mecburum geçmeye..
Menfaat yolunda edinilen dostluk, çile yokuşunda son bulurmuş.
Miras değil alın teri
Mezuniyeti en az university.
N
Nazar etme ne olur, çalış senin de olur.
Nazlı yarin cilvesi, diş yapar Ford'un 2. Vitesi
O
O şimdi asker.
Opel Corsa, Toyota Corona
Otoban'da sessiz bir hayat, seni sevende kabahat.
Ovaya saldım koçu, sevdim aldım dodge'u.
Ö
Önünü görmeden sollama, evine acı haber yollama...
Öyle birini sev ki, sen ölünce o hiç yasamasın.
P
Para bende bundan sonra kıro olucam
R
Radar mahkumu
Rahmetlide sollardı
Rampada geçme beni düzlükte düzerim seni
Rampada yavaş, düzlükte savaş.
Rampaların ustasıyım Rambrant'ın hastasıyım.
Rampaların ustasıyım, gözlerinin hastasıyım.
S
Sana taptığım kadar paraya tapsaydım milyarder, Allaha tapsaydım peygamber olurdum.
Selvi boylum al yazmalım
Sen gökyüzünde doğan güneş, ben yollarda çilekeş.
Sen sus, birikimin konuşsun Tinselgül.
Sevene can feda, sevmeyene elvada.
Star 2007
Star yarabbi
Sarı kızın nazı ford'un ara gazı !!
Sen kalbimde batan güneş, ben yollarda çilekeş.
Sollama beni, sollarım seni
Ş
Şoförsün dediler, kızı vermediler
Şoförün bahtı kara muavinin gönlü yara.
Vatan için gidiyorum senin için döneceğim.
Sensizlik mi? ASLA!
T
Tek rakibim THY
Trabzonun lazına transporter in ara gazına
U
Uzaktan severim, ruhun bile duymaz.
Uzun ince kıvrım kıvrım yollar bazen deler geçer yüreğimi, sitem ederim yollara, sevmesini bilen yüreğimi boş koydunuz diye.
UŞAK'lıysan vur saza, şöförsen bas gaza.
V
Vur kalbime hançeri, yüreğim parçalansın; fazla derine inme, çünkü orda sen varsin.
Y
Yaklaşma toz olursun, geçme pişman olursun!
Yetişemezsen el salla.
Yollar gidişime, kızlar duruşuma hasta.
Yolların kurdu babanın fordu
Yürü be koçum kim tutar seni?
Yolda hızlıyım aşkta yavaş, Çorumluyum arkadaş...
6 Ağustos 2008 Çarşamba
4 Ağustos 2008 Pazartesi
3 Ağustos 2008 Pazar
2 Ağustos 2008 Cumartesi
Şikayetçi misiniz ?
Arayan annesiydi..
Telaşlandı, korktu. Kötü bir şey mi olmuştu acaba?..
Annesi "Nasılsın oğlum, iyi misin" diye sordu.
Adam şaşkın.. "İyiyim anne hayırdır? Bir şey mi oldu? Siz iyi misiniz" diye sordu..
"Çok iyiyiz" dedi annesi.. "Bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim".
"Anne bunun için mi aradın saat sabahın üç buçuğu.. Yarın da konuşabilirdik" diye söylendi adam..
"Rahatsız mı ettim oğlum" dedi, annesi..
"Ettin" diye diklendi, adam..
Güldü annesi..
"29 sene önce, sen de beni tam bu saatte rahatsız etmiştin oğlum. Doğum günün kutlu olsun!.."
Annenizi düşündünüz değil mi?. Gözleriniz nemli değil mi?.. Bu pazarın keyfi de böyle olsun artık.. Şikâyetçi misiniz?.
Alıntı-Sabah Gazetesi
AHİRETTE 2 KADIN
- Selam, benim adım Wanda .
- Selam, benimki de Slyvia, sen nasıl öldün?
- Donarak öldüm.
- Ne kadar korkunç.
- Yok o kadar kötü değildi, soğuktan titremem geçince ısınmaya başladım ve
uyku bastı, sonunda huzur dolu bir ölüm.
- Peki sen nasıl öldün?
- Ağır bir kalp krizi geçirdim. Kocamın beni aldattığını sandım, onu iş
üstünde yakalamak için eve erken geldim, fakat evde tek başına
televizyon seyreder halde buldum.
- Sonra ne oldu?
- Kesinlikle evde başka bir kadının olduğundan emindim, bütün evi aramaya
başladım. Çatıyı, yatakların altını her yeri aradım fakat bulamadım. Ararken aşırı yorulmuşum, kalp krizi geçirdim ve öldüm.
- Ah be güzelim bir de derin dondurucuya baksaydın, şu anda ikimiz de yaşıyor olacaktık.
--
Öldürmeyen güçlü yapar.
INDEX ♂
Kalbim , İntihar Etti Bu Gece....
kalbim intihar etti bu gece..yaralıydı..acı çekiyordu dayanamadı..engel olmak istedim,ama beni dinlemedi..zaten seni severkende dinlememişti..yaptığı asiliğin cezasını ikimizede ağır ödetti!!!
sensizlik..
kısacık bi kelime sanki
ama öyle uzun öyle büyük bi acıki..
sen bilemezsin...
en zoru seninleyken sensiz olmakmış...
ağlama kalbim değmez ona yalan bakışlara sığınmış seni,sevdiğine inandırmış..inanma ona aşk uğramaz ona asla!!
sonbaharda yaprakları dökülen ağaçlar gibiyim..
benimde umutlarım döküldü!
son bi yaprağım kaldı güçsüz dallarımda..
şimdi tek çabam onu büyük fırtınalara karşı korumak!
bu aşk buraya kadar!durdurun dünyayı!gerçekleşmesi imkansız hayaller durağında inecek var!!
sevgi nedir bilir misin ki?
sadece sevmek istedim..
bir kaç damla gözyaşı
kalbine saplanan büyük bir acı
her umutta yine hayal kırıklığı
ve her bakışta aklına gelen binlerce anı..
umutlarım vardı,boş ve imkansız
hayallerim vardı görmekten korktuğum
çığlıklarım vardı sessiz ve acı dolu
şimdi hiç birşeyim yok
nefessizim sensiz!
aslında yaşayan ölüyüm sevgisiz
ve her defasında gözyaşlarında boğulan biriyim çaresiz....
karşılıksız bir aşk,ucuz bir yalnızlık sessiz bir kaç çığlık,konuşulmayan bir dolu düşünce düşmanımdı sensiz her gece ve adı yok yaşanmışlıkların...
belki bir gün aşk sanada uğrar...
bir damlaymış dünyalar dediğim...
çektiğim sıkıntılar kadar güçlüyüm!!
seni sevdiğimi bir sen anlamadın..herkes duydu çığlığımı bir sen mi sağırdın..!!
kes çığlıklarını yüreğim...
senin umutların ve hayallerin hiç başlamadan bittimi??
ben sende kaybettim yüreğimi..
yana yana unutursun..
ufak bi sevgi kırıntısıydı aradığım ama..
benim tarafımdan sevilmek belkide önemsediğin en son şeydi..
sen beni hiç sevmedinki!!
oysa şimdi kalbindeki ateşi söndür öldür unut gitsin diyorsun..o kadar kolay olsa unuturdum biliyorsun...
bir hayatın anlamıydın aslında,anlamıyla birlikte o hayatıda götürdün yanında...!!
kendimi kaybettim,bulamıyorum!!
karşılıksız sevgiyle seni saran kanatlarım vardı..kırdın!!istesemde seni bir daha saramam ki..!!
seni bu kadar sevmenin cezasını kendime ödeteceğim,göreceksin..
eğer bir gün sende sevmeyi öğrenirsen karşılıksız,ben seni yine aynı yerde bekliyor olacağım!anlamsız..yalnız...
..kendimi yine kendimde yok ettim...
üstüme gelme hayat daha neyimi alacaksın...!!
yok artık kimseden ne ümit ne şikayetimihata olsa bile çoğu benim seçimlerim..duygularım darmadağın ben kendimin sürgünüyüm..
...ve ben en çok yitip giden sevdama ağladım...
ben aşk dedikçe sen dur dedin...
işte sana büyük yalanım:elimin gücümün yettiği kadar seni unuturum..!!!
geçer demek inan çok zor..çünkü aşk senin adın..
istediğim sadece biraz sevgiydi bunuda mı benden esirgedin...
bana düşen kabullenmek..zor olsada dönüp gitmek..
..vazgeçmek değil çaresizlik bu..
kendime seni tanımanın bedelini ödetiyorum.!!!
o son sözün içime öyle düştüki!!hala doğrulamadım...
aşk meğer sevipte kaybetmekmiş..
ağladım dün gece seni unutabilmek için..farkettim çare yok..tek dileğim sev beni..!!
bugün kendim gibi terk etti benii...
500 YIL ÖNCE TÜRK KADINI ÖLÇÜLERİ
* * *
'Ey oğul! Şimdi sana avratların alâmetlerini anlatacağım. Bunlar, avratların güzellik ölçüleridir. Yani avratta bu alâmetler ne kadar çoksa avrat o kadar güzel, ne kadar azsa o kadar çirkindir. İyice oku
ve öğren!..
Avratın dört yerinin kara olması gerekir: Saçı, kaşı, kirpiği ve gözünün karası.
Avratın dört yerinin kızıl olması gerekir: Dili, dudağı, yanakları ve avurtları.
Avratın dört yerinin yuvarlak olması gerekir: Yüzü, gözü, topukları ve bilekleri.
Avratın dört yerinin uzun olması gerekir: Boynu, burnu, kaşı ve parmakları.
Avratın dört yerinin hoş kokulu olması gerekir: Burnu, ağzı, koltukları ve ferci.
Avratın dört yerinin geniş olması gerekir: Alnı, gözleri, göğsü ve butları.
Avratın dört yerinin dar olması gerekir: Burun delikleri, kulak delikleri, göbek deliği ve ferci.
Güzel bir avratın ağzı, elleri, ayakları ve başı ne büyük ne de küçük olmalıdır.
Boyu ne uzun, ne de kısa olmalıdır. Avrat ne şişman ne de zayıf görünmeli, ama etleri yuvarlak olmalıdır.
Yüzü ak, kaz rengi ve kara yağızın güzeli olmalıdır. Teni pembe, saçları sık ve uzun olmalıdır. Zira saç, avratın yüzünün suyudur.. Dudakları ve dudaklarından çıkan sözü tatlı ve yumuşak olmalıdır. Gözlerinin karası çok kaşları çatık olmalıdır. Güldüğünde güzel görünmeli, yürüdüğünde dübürünün etleri titremelidir. Bu dediklerim bir avratta ne kadar çoksa, o avrat güzelliğin en yüksek mertebesine ulaşmış demektir.
KUCAKLANIR MI, KUCAKLANMAZ MI?..
Ey oğul! Şimdi söyleyeceğim alâmetler, avratın şehvet ölçüsüdür. Bunları bilince, bir avratın kucaklanmaktan lezzet alıp almadığını, cimadan hoşlanıp hoşlanmadığını, ilk bakışta anlarsın. Ama önce, ferç çeşitlerini öğrenmen gerekir: Bu ilme senelerini vermiş alimler, fercin üç türü olduğunu söyler ve 'biri gayet büyüktür, biri gayet küçüktür, biri ne büyük ne de küçüktür' derler. Avratın ağzı büyükse, ferci geniş olur. Ağzı küçük ve darsa, ferci küçük olur. Baldırları ince ve gırtlağı çıkıksa ferci büyük olur. Alt dudağı kalınsa, fercinin iki kenarı da kalın olur. Üst dudağı inceyse, fercinin iki kenarı da yufka gibi ince olur, ama ince kenarlı ferç kuru olur. Saçı seyrekse, ferci yumuk olur. Çenesi uzunsa, ferci alınlı olur. Yüzü büyük ve boynu kalınsa dübürü küçük, ferci ise büyük ama dar olur. Ayağının üstü etliyse ferci çok büyük olur, erkeğine de çok bağlanır.
Şimdi sıra, hangi avratın cimadan zevk aldığını, hangisinin almadığını öğrenmeye geldi. Avratın burnunun ortası yumru gibiyse, cimaya meyli az olur. Kolunun arkası çukursa, cimaya meyli çok olur. Benzi kızıl ve gözleri maviyse cima merakı az olur. Gülmesi ve hareketi çoksa, cimaya da rağbeti
çoktur. Avratın teni sıcaksa, cimaya gece gündüz demez meyleder. Ağzı küçük emçekleri sarkık ve yumuşaksa, şehveti az olur ama cima ettikçe hoşlanır ve şehveti de artar. Baldırları etliyse şehveti çok olur, cima etmeden duramaz. Bunlar azgın avratlardır. Raksetmeyi, oynamayı seven avratlar da böylesine azgındır.
BEŞ ÇEŞİT AVRAT
Ey oğul! Bil ki, avratlar yaşlarına göre beş çeşittir. Birinci çeşidi, henüz bulûğa ermemiş olanlardır. Hiçbir şeylerini saklamazlar, ama büyümeleri gerekir. İkinci çeşidi, bulûğa ermekle beraber, henüz çok genç olanlardır. Bunların olgunlaşmalarının daha zamanı vardır. Hemen utanırlar, yanlarında bir şey
yense kıçları domalır, memeleri sarkar. Her şeye inanır, çabuk aldanırlar. Üçüncü çeşidi, gençliklerinin olgunluk yıllarına ulaşmış avratlardır. Bunlar edepli ve namuslu olurlar.
Dördüncü çeşidi, saçına ak düşmeye başlamış avratlardır. Güzellikleriyle kendilerini hemen belli eder, hareketli yürürler. Cima konusunda da ihtiraslıdırlar. Beşinci çeşidi ise, saçının akı karasından çok olanlardır. Etleri gevşemiş, gözlerinin nuru sönmüştür. Üzerlerine yeni karı almasın, eve ortak getirmesin, başkalarıyla cima etmesin diye erlerine hizmetin bin bir çeşidini yapar, lûtuf üzerine lûtuf gösterirler. Ama, bu yaşa gelmiş avratlarla cima, ere hiç lezzet vermez. Ey oğul! Bil ki, uzun boylu ve emciklerinin düğmesi gevşek avratların tek düşüncesi, cima etmektir. Kısa boylu, semiz ve erkeği haddinden fazla cimacı avratlar ise, bu işi pek merak etmezler. Sadece kucaklanıp koklanmak
isterler ama erleri kucakladıktan sonra cima etmeden bırakırsa...
ALNI TERLER, GÖĞSÜ TİTRER
Ey oğul! Bil ki, avratları inzallerine göre de sınıflandırmış ve üçe ayırmışlardır. Birincisi, gayet çabuk inzal olanlardır. Bu karılar, uzun ve cılızdır. İkincisi, gayet geç inzal olanlardır. Kısa boylu ve semiz avratlar böyledir. Ne uzun ne kısa ve ne zayıf ne semiz avratlar ise, tam vaktinde inzal olurlar. İnzali yaklaşan avratın gözleri süzülür, etleri çözülür, alnı terler, göğsü titrer, erine sımsıkı yapışır, yüzüne bakmaya utanır. İşte oğul, cimanın en zevkli yeri, avratla erin beraber inzali ve menilerinin birbirlerine karışmasıdır. Böyle yaparlarsa, aralarındaki muhabbet de artar.
VE…ZEKER ÇEŞİTLERİ
Ey oğul! Bil ki, erlerin zekeri üç boydur. Birincisi gayet uzundur, 12 parmak boyundadır. İkincisi sekiz parmaktır. Üçüncüsüyse altı parmaktır. Büyük zeker ile büyük fercin cimasi uygun değildir, cimanın tadı anlaşılmaz. Amma kalın zeker ile orta boy ferce cimanın lezzeti de anlatılamaz. Gerekirse, küçük zeker ile orta ferce cima edilebilir ve lezzet alınır. Lezzet ve zevk bir yana bırakılıp cima doğacak veledin sıhhati düşünülerek yapılırsa, büyük zeker büyük ferce, orta ortaya, küçük de küçüğe ithal
edilmelidir. Böylesine cimalardan doğan bebek ana babasına benzer, vücudunda eksik ve kusur olmaz, teni tertemiz çıkar.
Yoook, bu dediğimize uyulmazsa insana aygır veya kısrak tohumu katılmışa benzer bir çocuk ortaya çıkar. Sözün kısası, her cins, kendi için yaratılmış cinsle bir arada olmalıdır, vesselâm!..
* * * * * *
(*Murat Bardakçı'nın yazısından)
Yazıda geçen bazı 'teknik' terimler:
Alâmet: Belirti, özellik
Avrat: Kadın
Cima: Cinsel ilişki
Dübür: Kıç, makat
Emçek: Kadın göğsü
Er: Erkek
Ferç: Kadının cinsel organı
İnzal: Orgazm
İthal etmek: İçeri sokmak
Meyil: İstek
Ten: Vücut
Zeker: Erkeğin cinsel organı
--
Öldürmeyen güçlü yapar.
INDEX ♂
1 Ağustos 2008 Cuma
Index'in yeri : %300 iktidar kaybı
- Sorma hayatim demis biri, basima oyle bir felaket geldi ki, anlatilirgibi degil.
- Hayrola, ne oldu?..
- Kocam yuzde 100 iktidar kaybina ugradi.
Seks hayatim tamamen sona erdi.
Lafi oteki kadin almis;
- Guzelim demis, sen gene de haline sukret!.. Ya benim durumum?..
Benimki yuzde 300 iktidar kaybina ugradi!..
"Yuzde 300" lafini duyan birinci kadin itiraz etmis:
-Hic oyle sey olur mu ayol? Yuzde 100 kaybi anlarim da, yuzde 300 kayip nasil olur?
ikinci kadin anlatmis:
-Benimki gecen gun merdivenden iniyordu...
Birden ayagi kaydi, yere dustu.Hem parmağını kırdı hem de dilini ısırdı :)) :))
Aile içi sorular
Akşam yemeği esnasında çocuk babasına sorar,
Kaç çeşit kadın göğsü vardır
Baba şaşkınlık içinde cevap verir
'yavrum 3 çeşit göğüs vardır;
Bayan yirmilerde ise aynı kavun gibidir yuvarlak ve sıkı,
Otuz ve kırklardaysa armut gibidir güzel durur fakat biraz sarkıktır,
elliden sonra ise aynı soğan gibidir.'
'Soğan??'
'Evet, onlara baktığında, seni ağlatır.'
Adamın karısı ve kızı masada çileden çıkar ve kızı annesine sorar;
'Anne kaç çeşit erkek organı vardır?'
Anne biraz gülümseme:)) ile cevap verir;
'Yavrum 3 çeşit erkek organı vardır.
Erkek yirmilerde ise aynı meşe ağacı gibidir. Sert ve güçlü.
Otuz ve kırklarda ise ıhlamur ağacı gibidir, esnek ama kullanışlı,
ellisinden sonra ise aynı yılbaşı ağacı gibidir.'
'Yılbaşı ağacı??'
'Toplarla süslenmiş ama sadece
DEKOR!....'
Can Yücel'den bir şiir...
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hattâ daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hattâ üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa-sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen
yanağından makas al..
Sonra şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok darda iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle lâf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illâki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları bardakları misafire
Sizden âlâ misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım,hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illâ ki sağlık!
Can Yücel
Sigara Nargile, Pipo
Sigara, sokak kadini gibidir.
Sebepleri: Her köse basinda bulabilirsiniz. Genellikle keyif için degil, ihtiyaçtan veya bagimliliktan içilir. Içtikten sonra izmariti atar gidersiniz. Kimse arkasina bakmaz. Her sigarayi sadece bir kere içebilirsiniz. Yerlileri ucuz, yabancilari pahalidir. Yabancilarinin daha güzel oldugu söylenir. Ama arkadas ismarladiysa yerli yabanci farketmez. Tek içimlik oldugu için her nefes önemlidir. Içinize çekmediginiz durumlarda bile kendi kendine yanip biter. Ulan ben bundan bisey anlamadim paraya yazik oldu dersiniz. Sonra bi tane daha yakarsiniz. -
Nargile, genelev kadini gibidir.
Sebepleri: Sokak ortasinda içilmez, belirli mekanlari vardir. Mekan ne kadar iyiyse çesit o kadar çoktur. Mekana girer oturursunuz, nargile ayaginiza gelir. Içtikten sonra alip götürürler. Sizin zahmet etmenize gerek olmaz. Ayni nargileyi defalarca kullanabilirsiniz. Ancak bir dahaki sefere kadar, (agizlik degisse bile) baskalarinin o nargileyi kullandigini bilmek rahatsizlik verir. Sigaraya göre içmesi daha uzun sürer. Ama çok abartirsaniz mekanin sahibi "hadi kardesim kalk da yeni müsteri gelsin artik" der gibisinden pis pis bakar. Acemiler için ilk seferi kafa döndürücüdür. Adami fena çarpar.
- Pipo, ev kadini gibidir.
Sebepleri: Sakin kafayla, evde rahat rahat içilmesi gereklidir. Sokakta veya isyerinde içilen bisey degildir. Sizden baska kimse o pipoya elleyemez, içemez. Yeni alinan bi pipo öyle hemen pofur pofur içilmez. Ahsabin açilmasi, iç bölümün atesle kavrulmasi gerekir. En azindan 10-15 içimden sonra düzgün bir sekilde yanar hale gelir. O zaman bile keyifli bir içim için 5-6 ay geçmesi gerekir. Pipo hergün hergün içilen birsey degildir. Bir kere kullandiktan sonra bir iki gün dinlendirmek gerekir. Hergün içmeye kalkarsaniz agzinizda aci bir tat birakir. (içerdeki katran+nikotin karisimi kurumadigindan) Içmeden önce hazirlamasi uzun sürer. Tütünü düzgün bir sekilde yerlestirmek ve yaktiktan sonra közün düzgün bir sekilde olusmasi için tecrübe kazanmak gerekir. Her piponun ayri karakteri vardir. Birinde yaptiklariniz öbüründe ise yaramayabilir. Yaktiktan sonra da çile bitmez. Atesin sönmemesi için ates arada bir alinan düzenli nefeslerle devamli körüklenmelidir. Söndügü zaman tekrar yakilabilir ancak agizda nahos bir tat birakir. Eger sönmüsse o gün için içmeyi bosvermeniz agiz tadi açisindan daha mantikli olacaktir. Sigara veya nargile gibi her nefes içeri çekilmez. Bir atese (atesi canli tutmak için) bir bana seklinde içmek gerekir. Duruma göre iki (veya üç) atese bir bana da olabilir. Içip bitirdikten sonra da çile bitmez. Güzelce temizlemeli ve bas köseye kaldirilmalidir. Yeterince nezaket göstermez, iyice temizlemezseniz, intikamini bir sonraki içiminizi zehir ederek alacaktir.
Sütanne
Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına aşağıdaki satırları
yazar:
'Sevgilim,
Biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz oldu. Sütüm
yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek amacıyla bir sütanne tuttum.
Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı çocuğumuz, emdiği sütün
etkisiyle zaman içinde zenciye dönüştü. Haberin olsun dedim.
Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin umarım.
Öptüm,
Biricik eşin'
Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup yazar:
'Sevgili anneciğim,
Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz olduğu için bir
sütanne tuıtmak zorunda kaldığını, o sütannenin zenci olduğunu ve bu
yüzden bebeğimizin renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor. Bundan
eşimi sorumlu tutamayız, tabii ki .
Selam ve sevgilerimle'
Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:
'Sevgili oğlum,
Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de yetersiz kalmıştı.
Ama biz fakir olduğumuzdan dolayı, sütanne tutamayıp onun yerine seni
inek sütüyle beslemek zorunda kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki,
senin safkan bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim.
Seni seven annen'
BİR SUSARSAM, HİÇ KONUŞMAYACAĞIM..
BİR SUSARSAM, HİÇ KONUŞMAYACAĞIM..
Evet çok özledim.
Bir bakışını bile özledim.
Tadım yok, ne kadar uğraşsam da tadım yok işte.
Klavyenin hangi tuşuna bassam özlemim çığlık çığlığa, tutamıyorum ki kendimi,harfler 'toparla bizi' diye tehditlerde ..
Susarsam, biliyorum ki hiç konuşmayacağım.Kaç mevsim geçti oysa..Kaç mevsim başlarken 'bu seferkini kaldıramayacağım artık! ' dedim, hepsini kaldırdım yine de.Bu mudur güç , sensizken yaşamak mıdır, hayata kaldığım yerden devam etmek midir(?) Yüreğimin bir tarafı yanık .Neredesin, kimlerlesin , yaşıyor musun?.Haklıydın, 'Aşk değil bu, çöldeki salgın'.
Eğer eğer, konuşmaktan , senden vazgeçersem biliyorum bir daha hiç konuşmayacağım.Böylesi bir suskunluğa ihtiyacım var belki de...Ben sustuktan sonra sen gelsen neye yarar ki!
Rüyalarımda, martı nefesiyle yelkeni dolmuş , iskeleme yanaşan kırmızı bir yelkenli var,ben suskunum sadece bakıyorum.'Gel gidelim' diyor. Gitmiyorum.Susmuşum çünkü..Bir kere susarsam konuşmam bilirsin.
Başka başka insanlar vardır hayatında, sen yalnız kalmayı başaramazsın tıpkı bir yüreğin yanında uzun kalmayı başaramadığın gibi.Tenler tenine kazınır, ruhun dayanılmaz gelir ruhlara ve sen gidersin.Senin limanın yok sevgili..Açık denizlerde gidebildiğin yere kadar gidersin.Yol bitmez, sen bitmezsin.Seni düşündükçe hala ağlayabiliyorsam, özlemim içimi yakıyorsa, sevdamın uçsuzluğundandır..Ben bu sevdayı yarı yolda kaldığımda elimden tutacak bir elin varlığına inanarak yaşamıştım.Sen okyanusun bir ucundan el sallarken göremiyorum.Duymuyorum seni.Sustum.
Ahde Vefa.. Çok güzel
- Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne
gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
- Söyledikleri doğru mu diye sorar.
Suçlanan genç der ki :
- Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya
başlar:
- Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım.
Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere
getirdi.
Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa
daha bakıyor.
Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel
olamadım.
Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta
öldü.
Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası
öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan
ibaret, dedi. Hz
Ömer:
- Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da
kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
- Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:
- Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana
epey bir altın bıraktı.
Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım.
Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için
Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz,
bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu
üç gün içinde yerime birini bulurum, der.
Hz. Ömer der ki:
- Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
- Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber Efendimizin
(sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkası değildir. Hz.
Ömer Amr'a dönerek:
- Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabe:
- Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır.
Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur.
Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği,
dolayısıyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi
teklif ederler,
fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
- Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.
Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
- Biz de sözümün arkasındayız.
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç
görünür.
Hz. Ömer gence dönerek derki:
- Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli
olmayan):
- 'AHDE VEFASIZLIK ETTI' demeyesiniz diye geldim der.
Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki:
- Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine
kefil oldun?.
Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razı olsun, vakurla kanımızı
donduracak bir cevap verir:
- Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.'İNSANLIK ÖLDÜ
'dedirtmemek
için kabul ettim, der.
Sıra gençlere gelir, derler ki:
- Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer:
- Biraz evvel babamızın kani yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da
vazgeçiyorsunuz, der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
- MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESINIZ DİYE...
BENDE SİZE BU KONUYU AÇIYORUM, ÇÜNKÜ
'İNTERNETTE GÜZEL KONULAR KALMADI'
DEMESİNLER DİYE