27 Aralık 2008 Cumartesi

Çalışana ‘mobbing’ güvencesi geliyor

İşverene 'işyerinde psikolojik tacizi engelleme yükümlülüğü' getiren Borçlar Kanunu Tasarısı böyle yasalaşırsa Türkiye 'mobbing' kavramıyla tanışacak ve bu konuda hem dava açmak kolaylaşacak hem açılan tazminat davalarından kolay sonuç alınacak

TBMM Adalet Komisyonu'nun, Borçlar Kanunu Tasarısı'nda, işverene psikolojik tacizi (mobbing) engelleme yükümlülüğü getirmesi, bu konuda açılan davalarda yargının işini kolaylaştıracak. İşten ayrılmaya zorlanan ve güç koşullarda çalışanlar, işyerinden sadece bu nedenle tazminat alabilecek. Borçlar Kanunu Tasarısı'nın bu haliyle yasalaşması durumunda, mobbing kavramı ilk kez Türk hukukuna girmiş olacak.
Mobbing nedeniyle ABD ve AB'de açılan davaların kamuoyuna yansımasının ardından, çok sayıda çalışan yargıya başvurdu. Ancak mevzuatta kavramın yer almaması, yargıyı karar almakta zorladı.
Buna rağmen Ankara'da bir süre önce bu alanda ilk kez işveren aleyhine karar çıktı. Bir meslek odasında eski yönetimin işe aldığı sekreter, yeni yönetim tarafından mobbing uygulandığını belirterek iş mahkemesine başvurdu.

İlk tazminat kararı

Sekreter, işe bir dakika geç kaldığında bile azar işittiğini, telefonla konuştuğu için azarlandığını, eski yönetime haber sızdırmakla suçlandığını belirterek, tazminat talebinde bulundu ve yeni yönetimin tazminat ödemeden işine son vermeyi amaçladığını savundu.
Ankara İş Mahkemesi, odayı bin YTL tazminata mahkum etti. Kararda, amirlerinin sekretere, uzaktan yüksek sesle bağırarak iş yapmasını söyledikleri, "Sen bu işi beceremiyorsun" gibi sözlü saldırıda bulundukları, kalabalıkta küçük düşürdükleri belirtildi.  İşverenin davranışları için "İşçiyi yıldırmaya, psikolojik baskıyla işten ayrılmasını sağlamaya yönelik hareketler" denilen kararı Yargıtay da onadı.
Bu davanın aksine, mobbing kavramının mevzuatta yer almaması nedeniyle mahkemeler benzer davaları reddedebiliyor.
Son olarak yine Ankara'da hamile kalan satış görevlisini işten ayrılmaya zorlamak için, önce 4 ayrı mağazada görevlendiren, sonra da başka bir ildeki mağazaya atayan firma aleyhine açılan dava reddedildi. 

Dava kolaylaştıracak

İş hukuku uzmanı Avukat Oya Aydın, mobbing kavramının mevzuata ilk kez girecek olmasını şöyle değerlendirdi:
"Mobbing, Türkiye'de daha çok işverenin, işçinin kendiliğinden işten ayrılmasını sağlamak için başvurduğu yöntemler olarak görülüyor. Ancak saygı kurallarını aşan yaklaşımlar, kişisel kötü muamele de bu kavram içinde değerlendirilmeli. Mevzuata bu kavramın girmesi çok olumlu. Bu kavrama dayanarak talepte bulunmamızı kolaylaştıracak.
Hamile kadınlara, sendikal örgütlenme yapabilecek çalışanlara ve özellikle eşcinsellere psikolojik baskı sıkça uygulanıyor."
Mobbing kavramının tasarıya girmesini sağlayan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı AKP'li Ahmet İyimaya da şunları söyledi:
"Kavram, Türkiye'de doğrudan bir hukuka aykırılık kriteri olarak ilk kez düzenleniyor. Bunun İş Kanunu'nda düzenlenmesi lazım ama Borçlar Kanunu'nda yer alması da çalışan için güvence olacak. Artık onur değerlerine aykırılık da tazminat nedeni sayılacak. Delil serbestisi ilkesine göre, herhangi bir tazminat nedeni nasıl saptanıyorsa, burada da aynı kanıtlar sunulabilecek."

'Onur değerleri'

İyimaya'nın önergesine göre, işveren, işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermekle, işyerinde dürüstlük kurallarına uygun bir ortamı sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların da daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlü olacak. Psikolojik taciz, kişilik değerlerine aykırı davranış sayılacak.

Mobbing nedir?
Latince bir kavram olan "mobbing", psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamına gelir. Özellikle hiyerarşik yapılanmış gruplarda ve kontrolün zayıf olduğu örgütlerde, gücü elinde bulunduran kişinin ya da grubun, diğerlerine psikolojik yollardan, uzun süreli sistematik baskı uygulamasıdır.
Son dönemde sosyoloji ve hukuk başta olmak üzere çeşitli alanlarda disiplinlerararası çalışılan bir konu haline gelmiştir.

'Mobbing'in belirtileri
"İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing)" kitabının yazarı Pınar Tınaz, mobbing'in belirtilerini şöyle anlatıyor:

DAVRANIŞSAL BELİRTİLER

Kendisine yetenek ve becerilerinin çok altında veya uzmanlık alanına girmeyen işler verilir.
İşle ilgili tüm önerileri reddedilir.
Geliş gidiş saatleri, telefon konuşmaları, çay kahve molaları ayrıntılı olarak kontrol edilir.
Sürekli eleştirilir veya küçümsenir.
Kişi, işle ilgili önemli gelişme ve haberlerin dışında bırakılır.
Kişinin arkasından çeşitli söylentiler çıkartılır.

FİZYOLOJİK BELİRTİLER

Sıkıntı, panik atak, depresyon, yarım baş ağrısı, baş dönmesi. Hafıza kaybı, dikkati toplayamama ve uykusuzluk.
Kaşıntı, kızarma, pullanma, döküntü. Göz kararması, görmede bulanıklık.
Boyun kasları ve sırtta ağrı.
Hızlı ve düzensiz çarpıntı, kalp krizi. Nefessiz kalma, nefes alamama.
Yanma, ekşime, hazım zorluğu gibi mide rahatsızlıkları.
Organizmanın savunma yapılarında zayıflama, hastalıklara çok çabuk yakalanabilme.
Titreme, terleme, bacaklarda halsizlik, kas ağrıları.

Dünya suç sayıyor
İsveç'te mobbing, 1994'ten beri İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı yasası kapsamında suç sayılıyor.
Finlandiya'da 2000' den beri psikolojik şiddet suçu sayılıyor.
Almanya'da mobbing'in engellenememesi, işçilere yürürlükte olan toplu sözleşmeyi iptal hakkı veriyor. 
Fransa'da bir yıl hapis ve 15 bin euro para cezası var.
ABD'de psikolojik taciz birçok eyalet yasasında fiziksel tacizle birlikte "işyerinde şiddet" kapsamında değerlendirilirken pratikte ancak cinsiyet, ırk ve din ayrımcılığı gibi konularla ilişkili olduğu durumlarda mobbing'in cezalandırıldığı belirtiliyor.
Japonya'da mobbing mağdurları için sendika tarafından kurulan danışma hattı, sadece 1996'da haziran ve ekim ayları arasında 1700 işçiye hizmet verdi.

2 Aralık 2008 Salı

İntihar mı cinayet mi ?


Amerikan Adlî Tıp Derneği'nin ödül yemeğinde başkan
Don Harper Mills, San Diego'daki dinleyicilerini,
aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adlî
komplikasyonlarla şaşkına çevirdi. İşte hikâye:

23 Mart 1994'te Ronald Opus'un cesedini inceleyen adli
tabip, onun kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna
vardı.

Müteveffa, 10 katlı bir binanın tepesinden intihar
niyetiyle aşağı atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride
bıraktığını bir notta açıklıyordu.)

9. katın önünden geçerken pencereden gelen bir
kurşunla hayatı sona ermişti.

8. kat penceresi düzeyinde cam silicileri korumak için
konulmuş bir ağ bulunduğunu, ne silahı çeken ne de
müteveffa biliyordu. Kurşun olmasaydı Opus'un intihar
girişimi zaten başarılı olamayacaktı.

Normal olarak, diye devam etti Dr. Mills, intihar
etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi
olmasa da, bunu eninde sonunda başarır... Opus'un 9
kat aşağıdaki kesin ölüm yolunda vurulmuş olması,
muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete
çevirmeyecekti. Fakat onun intihar girişiminin
başarılı olmayışı, savcıyı elinde bir cinayet vakası
olduğu düşüncesine itti.

Silahın patladığı 9. kattaki odada yaşlı bir adam ve
karısı yaşıyordu.
Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit
ediyordu. Öyle sinirlenmişti ki tetiği çekti, mermi
kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve Opus'a
isabet etti. Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs
eder fakat B şahsını öldürürse, o B şahsını
öldürmekten suçludur.

Bu suçlamayla karşı karşıya kaldığında, hem adam hem
de kadın silahın dolu olmadığı konusunda kesinlikle
emin olduklarını söylediler. Çünkü yaşlı adam uzunca
bir süreden beri, boş silahla karısını korkutmayı
alışkanlık haline getirmişti.

Öldürme kastı yoktu. Böylece Opus'un öldürülmesi bir
kaza oluyordu, yani silah kazara doldurulmuştu.

Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık
6 hafta önce yaşlı çiftin oğlunu, silahı doldururken
gören bir tanık ortaya çıktı.

Anlaşıldığına göre, yaşlı kadın, oğlundan mali
desteğini çekmişti ve babasının onu silahla korkutma
temayülünü bilen oğul, onun annesini vuracağını umarak
silahı doldurmuştu. Artık olay, oğlun Ronald Opus
cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.

Tam bu sırada yeni bir 'viraj' çıktı. Araştırmalara
devam edilince, annesinin ölümünü bir türlü
sağlayamayışı sebebiyle oğlun umutsuzluğunun arttığı
anlaşıldı.

Bu onu 23 Martta, 10 katlı binanın tepesinden
atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak ölümü
planladığı gibi olmamıştı; 9. katın önünden geçerken
pencereden gelen kurşunun kafasına isabet etmesi
nedeniyle Ronald Opus'un hayatı sona ermişti. Dosya
intihar olarak kapatıldı.